Doç. Dr. Ülkü İlgi ELDEM ANAR
SAHTE HABER ÇAĞINDA BİR SALGINLA NASIL BAŞ EDERİZ?
Yayın Bilgisi: Kitap bölümü-2021 , Yeni Medya Üzerine Gazetecilik Çalışmaları
Editör: D Dumanlı Kürkçü
Özet
Kitle iletişim araçlarında yaşanan değişim ve dönüşümün yeni medya ortamına yansıması günümüz dünyasında çok önemli bir çalışma alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yansıma haber özelinde de kendini göstermekle birlikte haberciliğin en önemli alanlarından biri olan gerçeklik ve bu gerçekliğin haberde yeniden üretilerek sunumunda yerini gerçek üstü terimlere bırakmıştır. Medya ortamında içeriği artık tamamen silinerek yeniden üretilen kelimeler çeşitli görüşler ile doldurulmuş mesajlar ve şekiller ile biçimlendirilerek çoğu zaman aynı harflerden ama artık farklı anlamlardan oluşmuş kelimeler olarak okurun karşısında çıkmaktadır. Haber içeriklerinde yer alan kelimelerin toplumsal anlamda yaşanan durum ve kültürel olguları temsili ve bu temsilin bütüncül bir anlam ile okura yansıma aşamasında haberde gerçekliğin belirlenebilme sürecine etkisi bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır.
Kulaktan kulağa geçen cümlelerin her yeni alıcıda değişmesi gibi işleyen bu sürecin yaşadığımız dünyada yeni medya ortamlarının etkisi ile viral bir hale dönüştüğü görülmektedir. Viral olarak yayılan haberlerin sosyal medya platformları ile birlikte hızla yayılma durumu toplumsal anlamda birçok konu üzerinde etkisini göstermektedir. Haberlerde yer alan temsiller ve günümüz medyasında yer bulan önemli konular bu yaklaşım ile sıklıkla haberlerde işlenmekte ve gerçeklikleri yeniden üretilerek haberin okunma biçiminde gerek anlamsal gerekse biçimsel anlamda değişimler yaşanmaktadır. Bu araştırmada sahte haber çağında tüm dünyayı etkileyen pandemi süreci ve korona hastalığına dair çıkan haberlerin sosyal medya platformları aracılığıyla okura yansıma biçimi araştırılacaktır. Araştırma içinde bu konuya ait olarak yapılan haberlerde gerçeküstü habercilik ve viral yayılma anlayışının ortaya konması hedeflenmektedir. Sosyal medya platformlarında yer alan pandemi konulu haberlerin nedeni, gelişme süreci, bulunan ilaç ve aşılar gibi başlıklar üzerinden okurun gerçek habere ulaşabilme serüveninin izi sürülerek viral haber örneklerle bu durum ayrıntılı olarak ortaya konmaya çalışılacaktır. Araştırmada sosyal medya da yer alan Pandemi süreci ile alakalı haberlerin biçimsel ve içeriksel yapıları incelenerek söylem analizinden yararlanılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Gerçeküstü haber, Sosyal medya, Pandemi
Giriş
Haberde gerçeklik ve bu gerçekliğin sunumu günümüz medyasının en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Gerek iletişim sürecinde yer alan kaynak ve alıcı kadar iletinin kendisi de- bu araştırmada haber- bu değişimden büyük oranda etkilenmiştir. Bu etki alıcı konumundaki okurun habere inanmamasına, iletinin gerçek üstü anlamlar taşıyan kelimeler içermesine ve kaynağın haberi yaparken gerçek dışı gündemler oluşturmasına neden olmaktadır.
Gerçeküstü habercilik (Post truth) ilk olarak 2016 yılında OXFORD Sözlükleri tarafından yılın kelimesi olarak seçildiğinde farkındalık yaratmıştır(Word of the year, 2017). Bu farkındalık çeşitli araştırmalar ile örneklendirilmekte ve sıklıkla kullanılmaktadır. Kelime içerik olarak ile ortaya çıktığında “gerçeklik ortaya çıktıktan sonrası” anlamında kullanılmış ama bu anlam değişen medya ortamlarında yerini günümüzdeki halini almıştır. Bu süreci ilk ortaya koyan araştırmaların başında 1992 yılında Sırp asıllı Amerikalı Oyun Yazarı Steve Tesich’in The Nation dergisinde yayımlanan bir yazısı çok etkili olmuştur (Şimşek, V;2018). Makalesinde Watergate Sendromu olarak betimlediği kavramı Körfez Savaşıyla ilgili yazdığı bir eleştiri yazısında kaleme alarak, Vietnam Savaşı’nda yaşananlar nedeniyle Amerikan toplumunun gerçeği değil Körfez Savaşı’nın gerekli olduğuyla ilgili hükümetten yalan haberler ve bilgiler beklediğini savunmaktadır(Kreitner, 2016). Daha sonraları post-truth kavramı ile ilgili başka çalışmalarda yapılmış bu çalışmaların ana konusu yalan üzerine odaklanmıştır. Ralph Keyes tarafından kaleme alınan “Keyes The Post-truth Era” adlı kitabında post-truth kavramına iletişim boyutundan ziyade sosyal bir değişim olarak bakılmış ve kitapta yalan üzerine durulmuştur. Sosyolojik olarak insanların yalan söyleme eğilimlerinin bir getirisi olarak bahsedilen gerçek üstü anlam diğer makale ve çalışmalarda da yine benzer anlam ile işlenmiş ve irdelenmiştir(Keyes, 2004). İngiliz gazeteci “Matthew D'ancona Post-Truth: The New War on Truth and How to Fight Back” kitabında bu makalede de anlatılmaya çalışılan düşüncenin en yalın halinde bahsetmiştir. D'ancona Post-truth dönemdeki yeni olan şey inşaların gerçeklik algısına rasyonellikten ziyade duyguların yerleşmesidir (Akt: Şimşek, V;2018;D’ancona, 2017) demiş ve kelimeleri üstünde bir yaklaşım ile duyguların değişimini ortaya koymuştur...
SONUÇ
Akademik anlamda yeni medya çalışmaları araç konumunda bulunduğu halinden hem yaygınlığı hem de gündelik hayatın içine işleme biçiminden kaynaklı olarak etkin bir özne haline dönüşmüştür. Yeni medya ortamlarının yeni düzende bu hem özne hem de araç olma hali kullanıcıların, bu etkin ortamı kullanırken bilinçli bir tüketici olmaları halini gerekli kılmıştır. Tüm iletişim araçlarında yaşanan değişim ve dönüşüm gazetecilik alanında da kendini etkili bir biçimde hissettirmektedir. Hem Gazetecilik mesleğinde hem de haberin içeriğinde yaşanan bu değişim ve dönüşüm birçok gelişme ile birlikte sorunlu alanı da aynı etki ile doğurmaktadır. Konuya dair yapılan araştırmaların sonucunda çoğu viral ve yalan haberlerin genellikle parodi içerik yapan sitelerde paylaşılan iletilerim gerçekmiş gibi gösterilerek yayılmasından kaynaklandığı görülmektedir. Kulakta kulağa fısıltı şeklinde yayılan ataları gibi bu tür haberlerde sosyal medya platformlarında yayılırken sürekli bir değişime uğramakta ama bu değişim gerçekliğini kaybettiren değil aksine sahteliğini gerçeğe dönüştüren bir biçimde olmaktadır. Yalan içerikler re-tweet ve beğeniler ile paylaşılarak daha fazla kişinin onayından geçmekte ve genel geçer kabul görme anlamında bir onanma mekanizmasını ortaya çıkartmaktadır. Gerçekte tüketici konumundaki okur üretici gibi kendi viral ve gerçek üstü kelimeler ile bezenen iletisine inanan bir hale dönüşerek alıcının kendi post truth alanını kendisinin yaratmasına ve bir girdaba girilmesine neden olmaktadır. Viral haberlerin yayılma hızı ile gerçek haberlerin yayılma hızına bakıldığında viral haberlerin çok daha fazla okunduğu gözlemlenmiştir. Bu duruma örnek olarak yalan, hatalı ya da yanlış içeriklerle yayınlanan haberin öznesinin tekzip hakkını kullandığında çok fazla ilgi görmemesi verilebilir.
Araştırma örneklerine bakıldığında Pandemi süreci ile alakalı çok sayıda haber yapıldığı ve bu haberlerin içinde viral ve post-truth kavramı ile bezenen çok sayıda içeriğin olduğu göze çarpmaktadır. Bu haberlerin medyada bu kadar çok yayılması ve yer alması aynı zamanda okurun bu haberleri ayırt edebilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yeni medya okuryazarlığının önemi de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Okurun hangi haberin gerçek hangi haberin yalan olduğunu ya da gerçeküstü kelimeler ile oluşturulup oluşturulmadığı anlayabilmek için ilk önce bu farkındalığa sahip olması gerekmektedir. Alana dair yapılan araştırmalar bu konunun önemini ortaya koymaktadır.
Yine benzer şekilde profesyonel iş erbapları yani gazeteci ve haberciler bu anlamda artık sözüne güvenilemez bir tanım ile betimlenmektedir. Okurun bu anlamda gerçekliği sorgulamayı bilmeyişi ve çoğu zaman bu anlamda da bir ihtiyacı olmayışı haberin kalitesini giderek düşürmektedir. Medya profesyonelleri ise artık modern dünyanın “yalancı köyün kavalcısı” haline dönüşmektedir. Öyle ki doğruyu söylediğinde dahi inanılmayan hatta inananların da yalan bir evrende var olduğu…